Susuzluğun tadında barınan alacakaranlık
Yüzümün terkedilmiş çöl rüzgarı
Tapınmalarımın boşluğunda gezinen pembe çiçek
Korkularımın tarlasında sürünen kara yılanın bencilliği
Tanrısal olan herşeyin tanrısızlığındaki mutluluğun tomurcuğu
Gözyaşlarımdaki rüyanın serabı
Tarama saçlarımı dalgaların karartısı
Gözlerini göğsüme geçir ve aksın kanım,içindeki irinle
Sarının zayıflığı
İyiliğin krem rengi
6’nın kızıllığı
4’ün grisi
Savulun içimdeki azameti azdırmaya çalışan ödül budalaları,aferim delileri
Üstünüzdeyim; titreten toprak,sürünen böcekler ve ayaklarımın altındaki buğulu cama rastlayıncaya dek...
O gün gelecek ki sallandığında iki yanı ipli salıncak,
Döküleceksiniz döne döne,toplayanınız olmayacak.
Uzak hayallerinde yaşayanlarınız kavuşmayı umdukları şeye kavuşacaklar.
Onların gözyaşlarını bir avuç suda yıkayabilirsiniz.
Hüzün gözlerinizde bir perdeyken sevinç damarlarınız çatlayacak
Anlayacaksınız gördüğünüz herşeyin ilk şey olduğunu...
Sırıtan bir bencilliğe bir çift kara göz ve kızıl kılıç bir alın yarası gerektir ki uyuyabilsin
Hıçkıra hıçkıra ağladığınızda terazinizin öbür kefesindeki mutluluklar bağıracaklar size:
‘Beni öldürürken öldürüldüğünü hatırla’
Sığ olan kelimeye sıkıştırmaya çalıştığın ama pörtleyen düşüncelerinin eri bir dakika bile gözünü kırpmayacak.
Sağır bir ruh ve dilsiz bir muhalifle yaşamak ister her beden.
Bencilliği bedeni çirkin göterir bazen; ruh kurtarmaya çalışır,duygular üzerinde yoğunlaşır.
İnsan ömrü kısadır tedavinin tümünün uygulanabilmesi için...
Görüntüler göremediğimiz dar bir çerçeveden görünürler
Ve çerçeve dar bir görüntünün içindedir.
Etinin rüzgarındaki buhurun ahengi
Karanlığıma bilekten bağlı örümcek ağı
Sırlarıma sataşan parazit
Yalanın kuyruğunda yaşayan beyaz bereli şovalye
Elinizi alnınıza götürün ve sadece tek bir yere bakın
Ve düşünün;
Açık olan gözleriniz alnınıza dayanan elinizi titreterek uyandıracak
Dalga dalga yayılacak bilgisi uyanmışlığınızın tüm vücudunuzda
O zaman elinizi göğe kaldırın ve yerdeki tanrınız için yardım dileyin.
Tatsızlığımın saniyelerine sığınan aşikar sevgilinin gözden ırak olduğunda hayal edilemeyen masum yüzü
Sıcaklığındaki seni elde edememişim duygusu
Aşkındaki beni çizen kişiliğinin kırıntıları
Ve sallanan ruhuna sacayak olan beden...
Zülfüne konan toza kimlik sorardım
Rüyalarımda seni rüyalarıma davet eden buroşürleri dağıtırdım aç susuz
Köyümde ayak izlerin var
Bahçemdeki çeşmede yıkadığın elinden akan suyla beslenen nar ağacı seni açtı bu bahar
Ey ruhumun en bahtsız dağında büyüyen dört yapraklı yonca
Ey güzelliğinin arkasındaki beni elde edememiş tek tük gerçeğin efsaneleri
Yetenekleriniz gözlerinizin içine bakıyor
Parmaklarınızın şık sesine kilitlenmiş binlerce baraj kapağı var açılmayı bekleyen
Cağlayacaklar bebeğin kahkahasında saklı ejderhenın kükremesine kara bir kubbeden asaletle bakan ses tanrısı gibi...
Şarkılarıma gözyaşlarını armağan getiren satılmış benlik
Tereyağını alt gözkapağına süren ıslak bıçak
Kiraladığı kişilerin ağızlarını koklayarak kahvaltısını yapan dahinin tahmin edilemeyen bir zamanda eğrilmiş düşünce direği
Beni bana iki kez göster
Sonra iki kez anlat
Dizine oturt ama anlatırken
Dinlemiyormuşum gibi etrafı seyrederken aslında sana konsantre olmamayı başarabilen birini arıyorum bana öğretmesi için.
Hırsınıza küp olmuş benliğinizin sırı
Vicdanınızın kuyusunu besleyen düşüncenizin aktığı yatak
Harabolan lütuf
Hayal çarkımın sağır dişlisi
Kanımda yürüyen gölge
Aralık 2001 New York
©Webmaster Tuncer MANKIR Or Lavaraci