Yasamdan Ilginç Kesitler

 

MÜFETTIS BEY...

Adam Milli Egitim Bakanliginda Ilkögretim Müfettisidir. Esi bir süreligine ana memleketine gider. Evde yalnizdir. Bir gün biriken çamasirlarini makinede yikayip, balkona asmaya çikar. O sirada oradan geçmekte olan ve kendisi de Milli Egitimde çalisan bir komsusu durumu görür.

Komsusu hemen eve geri döner. Karisina:”Sen ne biçim kadinsin? Koskoca Müfettis Bey çamasir yikayip, balkona asiyor, sen de hiç utanma yok mu? Serefimizi on paralik ettin!” deyip, Allah ne verdiyse kadina yumulur.

Olay apartmanin diger erkekleri arasinda da derhal duyulur. Hepsi de eslerini paylayip, dogru Müfettis Beyin evine gönderirler. Artik o günden sonra Müfettis Beyin esi dönünceye kadar evin her türlü isi komsu hanimlarin esleri tarafindan düzenli olarak yapilir.

Olay nerde geçti dersiniz? Yesil bir ilimizin merkezinde, Rize’de!

SÜPÜRGE...

Mevsim ilkbahar..Murat suyu karlarin erimesiyle cosmus...Yerler yemyesil...Haziran ayi Mus’ta güzel olur...Yil sonu yorgunlugunu üzerimizden atmak için yemeyi içmeyi seven ögretmenler bir grup olup Ermeni baglarina gidelim dedik. Aldik erzaki, nevaleyi tuttuk baglarin yolunu. Hava günlük güneslik.. Her sey yerli yerinde...Bir yandan türküler, sarkilar öte yandan içkiler hizla tüketilmede..Ikindileyin hava bir anda karartma moduna geçti...Yagmur hafiften sepelemeye basladi.. Herkes telasla toparlandi..Dönüse geçti bizim takim..

Daha fazla islanmamak için adimlar hizlanirken karsimiza bir ögrencimiz çikmaz mi? “Hocam, gelin bizim surda bag evimiz var. Babam orda..Hem islanmaz hem de dinlenirsiniz.”demez mi? Hep birlikte içten merdivenli tek odali Ermeni bag evine siginiyoruz...Baba hepimizi hos karsiliyor...Mutluluktan yüzlerimiz gülüyor... Dogunun geleneksel konukseverligi iste böyledir dedirten, hazir bir çilingir sofrasi bizi beklemede!

Sabahtan henüz hizini tam alamamislar derhal sofraya kurulup yarim kalan islerini sürdürüyor...Sohbet yerinde ama zaman da geçivermis..Hadi kalkalim demelere sira gelince...Olanlar iste orda oluyor..

Bizim Tarihçi Tuncay deyim yerindeyse ayakta zor duracak durumda. Yerler kirletilmis. Nerden bulduysa, ot süpürgesi elinde, yerleri süpürecek. Bunu gören o çok büyük konuksever ev sahibimiz, önce kibarca bunun olamayacagini söylese de, Tuncay’in anlama yüzdesi sifirlanmis...Nuh diyor, Peygamber demiyor. Illa ben süpürecegim, diyerek inatlasmayi sürdürüyor..Ne yapsin ev sahibi, o da, büyük bir hakarete ugradigina inanarak belindeki silaha davraniyor...Bizse, son çare, Tuncay’i merdivenlerden asagi atarak mutlak bir cinayetin önüne geçmeye çalisiyoruz..Koluna girip, sürükleyerek uzaklastirdigimiz Tuncay’dan da bir ton agir küfürler yememize karsin, arkadastir, sarhostur, ayilinca hesap sorariz deyip, bagrimiza tas basiyoruz..

PUSETTE BIR BEBEK...

Bir gün karsima bir bebek çikageldi pusette, bakici kiz da yaninda...Sikça ugramasam da merhaba dedigim bir butikteydiler...Bebegi görür görmez sevmistim..Esmerdi ve dünya tatlisi gözleriyle beni kendine tutsak etmisti. Hemen egildim önünde. O an, "Acaba bu bebegin ilgisini nasil çekebilirim?" dedim, kendime. Dogrusu denemeye degerdi.

Onunla göz hizasina gelmistim. Karsisinda saklabanliklar yapmaya basladim. Istiyordum ki, o, sürekli gözleriyle beni izlemeye devam etsin. Bakislarindan onu etkiledigimi seziyordum Ancak tam da bekledigim tepkiyi alamamistim. Sabirla saklabanligi sürdürdüm.

Bir an yüzüm yüzüne çok yakinlasmisti. Bu arada bakici kiz da yaptiklarimi ilgiyle izliyordu. Ne olduysa o yakinlasma aninda oldu; o esmer güzeli bebek bir anda dudaklarimdan öpüverdi!

Ben saskin, bakicisi saskin, butik sahibi saskin...bakakaldilar...Dogrusu bu ya, ben de böyle bir ödül beklemiyordum...Çok sevindim...Bence Olimpiyat madalyasi alsa insan ancak bu kadar sevinebilir, degil mi?

Bu güzel ödül karsisinda ancak sapka çikarilir...

EFRAIM’IN KARISI

Efraim efendi eve yorgun argin döner. Yemekte pek fazla konusmaz. Oysa karisi o gece ona pek özel yemekler yapmistir. Yemegin enfes olmasi da onu pek etkilememistir.

Uyku zamani gelince yataga girerler. Karisi esini mutlu etmekte kararlidir. Sürer sürüstürür. Yatakta cilveler yapar. Bir türlü Efraim’in agzini biçak açmaz. Sonunda karisi patlar:”Yahu Efraim Efendi, n’oldu sana böyle? Sen hiç nazlanmazdin..”

Efraim agzindaki baklayi sonunda çikarir:”Sorma karicigim, bugün Salamon Efendi benden alacagini istedi. Bende de onu verecek para yok. Ne yapacagimi bilmiyorum.”deyince... Karisi dogruca yataktan siçrayip telefonun ahizesine yapisir.

“Salamon Efendi, Salamon Efendi...Efraim borcunu ödemeyecek, biraz da sen düsün!”der..

Siz siz olun, çözemediginiz bir sorun oldu mu hemen Salamon Efendiye isi havale edin... Bakin nasil kisa zamanda çözülecek, görebilirsiniz.

©Webmaster Tuncer MANKIR Or Lavaraci