Ucuncu Mesrutiyet ve Aydinlari

1. SÖMURGE AYDININI YARATAN DUNYA

Avrupali korsanlar Amerika kitasina ayak basana kadar bugunkunden farkli bir dunya vardi. O cagin insanlarinin dusunceleri de elbet bugunkunden cok daha farkliydi.

O zamanin dunyasinda savaslar birbirini izlerdi; bir uygarlik yukselir sonra yerini yenisine birakirdi. Kâh Afrikalilar kuzeye ve Avrupa'ya yayilir ve oralarda kendi uygarliklarini yerlestirir, kâh Iskender'in ordulari Hindistan iclerine kadar girer, kâh Cengiz Han'in ordulari Anadolu'ya dayanirdi.

Tum bu savaslara karsin o zamana kadar hicbir uygarlik kendisinden baska uygarlik olmadigini ve olamayacagini iddia etmiyordu. Yeryuzunde bunu ilk iddia edenler Avrupalilar oldu. Ancak Avrupalilar sadece inkârla da kalmadilar. Inkâr, sadece baslangicti. Diger uluslarin ve uygarliklarin aklina gelmeyen cok sey hep Avrupali'nin aklina gelecekti.

Domuzlar Medeniyeti'nin Hakimiyeti

Amerika kitasina Avrupalilar ayak bastiginda karsilarina cikan insanlarin insan olmadigini dusunduler. Sadece derileri ve dilleri degildi kendilerininkine benzemeyen. Öyle olsa belki Avrupali biraz daha makul bir degerlendirme yapabilirdi bu insanlar icin.

Ancak bu yerlilerin tum deger yargilari farkliydi. Onca zenginlik icinde oturup da bu zenginligi mulkune gecirmeyi akil etmeyen bu insanlara insan demenin pek akla yatkin olmayacagini dusunmus olacaklardi ki onlara sadece "yerli" dediler.

Avrupalilara göre yerliler insan olamazdi, cunku insan olmak icin gereken ilk gudu bunlarda yoktu: sahip olmak, mulk edinmek. Onca altin ve gumus icinde yuzmelerine karsin bu altin ve gumusu özel servetleri yapmak akillarina gelmiyordu. Demek ki bunlarda insanda olan bazi özellikler yoktu.

Yerliler de bu Avrupalilari anlayamamislardi; sadece renkleri ve dilleri degildi farkli olan; bu insanlar "ac domuzlar gibi saldiriyorlardi altina". Oysa doga ve nimetleri herkesin ortak kullanimindaydi zaten, domuzlugun alemi neydi ki?

Beyazlarin bu farkli deger yargilarini bir kizilderili metni söyle anlatmaktadir: "Ispanyollar adeta buyulenmislerdi. Tipki maymunlar gibi durup durup oksayarak elleriyle tartiyorlardi altini. Buyuk sevinclerini gösteren taskin hareketlerle oturup kalkiyorlardi. Yurekleri genclesmis ve isimisti sanki. Delice arzu ettikleri sey besbelli ki buydu. Ac domuzlar gibi saldiriyorlardi altina."1

Iste bizim bugun yasadigimiz dram o gun basladi: Domuzlarin medeniligi, yerlilerin medeniyetsizligi o zaman tescillendi. O gun bugun domuzlar medeniyetinin hakimiyeti altinda nasil olup da hâlâ insanlasamadigimizi kendi kendimize sorup duruyoruz.

500 Yillik Paradigma: Bati Medeniyetinin Ustunlugu

Din

Batili, kendi dininin ustunlugune kesinlikle emindir. Amerika ve Afrika kitasini talan etmeye gittiginde yaninda Incil vardir.

Galeano, Batilinin yerli dinine bakisini söyle anlatir: "Seytanin ucsuz bucaksiz imparatorlugu idi Amerika Ispanyollarin gözunde; dinsel kurtulusa ermesi olanaksiz ya da en azindan supheliydi. Ayrica fetihci birliklerin Kizilderililerin 'sapkinligina' duyduklari bagnazca öfke ile Yeni Dunya hazinelerine duyduklari tutkulu istek, birbirine karismaktaydi"2

Batinin dini vardir, yerlinin ise zenginligi. Sömurgelestirmenin sonunda tam tersi olacaktir: Batilinin zenginligi, yerlinin dini. Tum Latin Amerika kitasi Batililar tarafindan Hiristiyanlastirilmistir. Ayni operasyon daha sonra Afrika kitasinda da uygulandi. Doguyla karsilasma ise zaten bir Hacli Seferi'dir.

Batinin kendi dinini yaymasi icin tek cabasi savaslari ve katliamlari olmadi. Ayni zamanda dogrudan din ihraci isiyle de ugrasti. Hiristiyan misyonerler dunyanin dört bir yanina, yerlilere din degistirip Hiristiyanlastirma misyonuyla gittiler. Daha sonra bu misyonerlerin hazirladigi zeminde misyoner okullari acildi.

Hicbir dinin bu kadar kapsamli ve yikici bir "dine davet" tarihi yok yeryuzunde. Ama buna ragmen bugun bile tum dinlerin geriligi ve Hiristiyanligin insani degerleri sorgusuz kabul edilir.

Meksika'yi isgal eden korsanlardan Castillo Hiristiyan dininin dunya seferinin nedenini cok iyi aciklar: "Tanri'ya ve hukumdarimiza hizmet icin geldik buraya. Ama ayni zamanda buradaki zenginlikler icin de geldik."3

Dil

Batilinin kendi ustunlugune olan inancinin kökeninde ayni zamanda kendi dilinin ustunlugune olan inanci vardir. Batili yerlilerin dilini ilkel, kendi dilini ise gelismis bulur. Ancak bu gelismisligin "bilimsel" ispatina da girisecektir. 18. yuzyil, Avrupali dilbilimcilerinin bu yöndeki cabalariyla filolojinin kuruldugu dönemdir.

Friedrich Schlegel'e göre diller ikiye ayrilir: "Soylu diller, yani cekimli diller ve pek o kadar mukemmel olmayan cekimsiz diller. Cekimli dillerin 'uhrevi' bir kökeni vardir Digerleri ise 'hayvansal' kökenliydi. Hint kökenli dillerin cekimi sayesinde acik ve nufuz edici zihin ya da yuksek ve evrensel bir dusunce olabilirdi."4

Böylelikle Hint-Avrupa dilleri bilim dili, sanat dili olur. O, evrensel dildir. Yerli diller ise folklorik bir öge olarak kalir.

1800'lerin sonlarina dogru ise August Schleicher, ayriskan Cince'den bitisken Turan dillerine dogru gelisen ve cekimli Sami ve Hint Avrupa dillerinde zirvesine ulasan bir evrim hiyerarsisi öngörur.

Ona göre "Sinizm (Cin) tarihteki en ilkel asama idi; onun ardindan Turanizm, sonra da Hamizm (Misir) geliyordu. Bunu Tufan ve gercek tarihin baslangici izliyordu. Gercek tarih ise Samiler ile Indo-Germenler arasindaki diyalektik iliskiden ibaretti."5

Böylece Bati, kendi dilinin tanrisalligi ve ustunlugu ile, kendi ustunlugunu insa ediyordu.

Renk

Filolojinin yaninda Batinin imdadina ikinci bir bilim dali yetisti: Antropoloji.

Bati, renginden yola cikarak ustunlugunu ispat etmek icin insan turunu ve irkini incelemeye koyuldu. Tum bilimsel incelemelerinde oldugu gibi bunda da kendisinin ustunlugu ortaya cikiyordu. Sanki tanri, bilimi, Batilinin ustunlugunu ispat etmek icin yaratmisti!

Beyaz Avrupali icin Amerikali kizilderili, Afrikali kara derili, Asyali sari derilidir. Ve tum bu derilerin altinda hayvanlik yatmaktadir. Kizilderililer tarihten silindigi icin onlar cok dikkate alinmiyordu. Aydinlanmacilara göre en altta kara deri, onun ustunde sari deri, en ustte de kendisi; yani beyaz deri vardi.

Antropolog Gobineau, sari irki söyle tanimlar: "Cok az fiziksel gucleri vardir ve uyusukluga egilimlidirler. Istekleri aptalca, iradeleri gucsuz ve dikkafalidirlar... Herseyde bayagiliga egilimlidirler. Fazla yuce veya derin olmayan seyleri kolayca anlayabilirler... Sari insanlar sözcugun en dar anlamiyla pratik insanlardir. Teorileri duslemezler, onlardan zevk almazlar. Cok az icat yaparlar ama kullanabilecekleri seyleri kabul edip deger verme yetenegine sahiptirler."6

Siyah irk ise, "en asagidadir ve merdivenin dibinde bulunur. En ilkel bicimdeki hayvanca karakteri, ana rahmine dustugu andan itibaren onun kaderi uzerinde etkili olur. Hep en sinirli entelektuel alanlarda kalir. Dusunme yetenegi orta duzeyde olmasina veya hic olmamasina karsilik, isteklerinde ve dolayisiyla iradesinde korkunc bir yogunluk vardir. Duyumlarinin cogu öteki iki irk icin bilinmeyecek bir gucte gelismistir: En basta da tat ve koku. Onun asagiliginin en carpici belirtisi, iste tam da bu hirsli duyumlarinda bulunmaktadir."7

Birey Dedigin Bireyci Olur!

Tum bu tanrisal degerlerin zemini ise sahip olma gudusudur. Bu, hayvanlarda olmayan, insana ait bir özelliktir. Tanri, insani birey olarak yaratmistir. Birey dedigin de bireyci olur! Bireyci olmayan hayvandir.

Aydinlanma dusunurlerinden Locke icin "Hiristiyan Avrupalilarin kâfir Afrikalilara ve Amerikalilara karsi saldirilari 'hakli savas' olarak niteleniyordu; cunku saldiriya ugrayanlar mulklerini degil, 'bos araziyi' savunuyordu. Afrikalilarin ve Amerikalilarin tarim yapmadigi gibi tuhaf, fakat ise yarar bir inanci vardi. Toprak uzerinde sahip olmanin tek yolu ekip bicmekten geciyordu. Genel sema, Afrikalilarin Avrupalilar tarafindan kölelestirilmelerine izin veriyordu. Dahasi, bizatihi cok sayida Afrikali kölenin bulunmasi, onlarin Aristotelesci anlamda 'dogal köle' olduklari inancina kapiyi aciyordu."8

Batinin, bugun Aydinlanma diye tum dunyaya kabul ettirdigi insani degerler iste bunlardir. Batinin dini, dili, cinsi uludur! O Allahin sevgili kuludur ve Allahin emirlerini tum dunyaya yaymaktadir.

Aydinlanmanin unlu romancisi Goethe, Faust'unda iste tam da "insani ve medeni" Batiliyi anlatir. Faust, tum insanliga "medeniyet" göturen biridir. Ancak medeniyetin önune cikan tum engellere karsi acimasiz olmak zorundadir.

Faust'un tarim arazisi yapmak icin karsisina cikan arazideki kari-kocayi, topraga sahip olmak icin gözunu kirpmadan öldurmesi bundandir. Mulk, insan icindir. Mulkun önundeki engeller de, insan icin ortadan kaldirilir.

Bu nedenle de Batinin tum cinayetlerinin arkasinda insani amaclar vardir. Kizilderililerin ortadan kaldirilmasinin nedeni de budur. Sonucta, mulke acilan tum topraklar tum insanliga hayir getirmektedir!9

"Evet Ben Ilkelim" Diyen Sömurge Aydini

Iste sömurge aydini dedigimiz turun ortaya cikisi ancak böyle bir dunyada mumkun olmustur. Sömurgeciler sömurgelestirdikleri ulkeye insanlik göturmeye basladiginda domuzlugun disinda baska yöntemlerle de bu operasyonu yurutmustur.

1500'lerde baslayan ve gunumuze kadar devam eden bu surecin belirleyici ideolojik cercevesi ise yine Avrupa'da teorilestirilmistir. Bugun tum dunyanin Aydinlanma olarak kabul ettigi devre iste bu sömurgelestirmenin en vahsi dönemidir. Bu vahsetin insani kilinmasinin cercevesi ise Aydinlanma dusunurlerinin irkci teorileriyle mumkun olmustur.

Aydinlanma dusunurleri Batiliyi kutsamanin "bilimsel" ve "insani" teorisini yapmislar ve tum dunyaya da bunu gercek olarak kabul ettirmislerdir. Bugun tum dunyanin "medeniyet" referansi iste bu Aydinlanma degerleridir.

Aydinlanma, yeryuzundeki tek medeniyetin Bati medeniyeti oldugunu, bunun disinda kalan dunyanin ilkel oldugunu öne surer.

Aydinlanmanin unlu filozofu John Locke'a göre: "sanirim, ne insan sözcugunun tanimlarindan herhangi biri, ne de bu turden hayvan betimlemeleri, genel kabul görmesi bir yana, dusunceli ve arastirmaci bir kisiyi tatmin edecek kadar mukemmel degildir"10 Yani bu yerlinin insan olduguna tatmin olmamiz icin yeterli neden yok!

Ancak ilkellere de medeni olma yolu aciktir. Batili degerleri benimserlerse onlar da medeni olacaklardir!

Iste yerli halka yapilan bu cagriya "evet ben ilkelim, sizin degerleriniz ustun ve o nedenle ben bundan sonra sizin degerlerinizi benimseyecegim. Bunun icin sizin dininizi ve dilinizi kabul ediyorum. Ve bu degerlerin kendi ilkel ulkemde de kabul edilmesi icin calisacagim. Benim misyonum budur" diyen adamdir sömurge aydini!

Aydinlanmanin Acentesi Sömurge Aydini

Sömurge aydini Aydinlanmanin bu insani degerlerine iman etmis insandir. Onun amaci, yerli halki, yani kendi öz halkini, sömurgelesmenin ve degersizlesmenin mecburiyetine ikna etmektir. Komprador aydin, Aydinlanma degerlerinin ihracatcisidir.

Albertini bu ihracat-ithalat iliskisini ortaya koyar: "Sömurucu, yerli halkin, metropoldeki sömurgeci halka benzemesi amaciyla, eski anlayis ve kuruluslara, yeni bir bicim vermeye calisir. Ama yerlileri, asagi bir duzeyde tutarak, tam bir benzerlikten, kesinlikle kacinir. Bu politika, iki temel irkci dusunce uzerine kurulmustur; bu dusuncelere göre 1-Hicbir insan icin, bir Avrupaliya benzemekten daha guzel bir sey olamayacagi icin, Afrika, Asya ve Latin Amerika halkina, Bati uygarligi aktarilmalidir. 2-Hicbir uygarlik, Avrupa uygarligindan ustun degildir. Bu arada yerlinin daima asagilik bir varlik olduguna, hicbir zaman duzelemeyecegine inanilmaktadir.

"Ekonomik ve politik egemenligin ötesinde sömurgecilik, Ucuncu Dunya halkinin kisiligini derinlemesine hedef alan, genis bir beyin yikama kalkisimi olmaktadir. Sömurgelesmis ulke, sömurgeciyi taklit etmesine inandirilmak istenmektedir. Sömurge halkinin, sanati, felsefesi, dini inkâr edilmekte, giderek bu halkin kisiligi yok edilmektedir. Endustri uygarligi, az gelismis ulkelere, kendi deger ve karsit degerlerini de aktarmaktadir."11

"Ilericinin" Batili Degerleri Benimsemesi

Bati; diniyle, diliyle, rengiyle Batidir. Ama tum bunlarin altinda da tum dunyayi sömurme hakki bulunmaktadir. Aslinda daha dogru ifadeyle Bati, kendisinde dunyayi sömurme hakki görur cunku onun dini, dili, rengi digerlerinden ustundur.

Batilinin dunyayi talana basladigi 500 yillik tarih bu ustunlugun ispatlanmasi icin girisilen bilimsel cabalarla doludur. Ancak bu cabalar bugun o kadar basarili olmustur ki, Batililarin kendi kendilerine ispatladiklari Batilinin ustun yaradilisi, bilimsel bir gercekmis gibi tum insanlarca kabul edilmektedir.

Ancak Batilinin burada önemli bir kurnazligi vardir. Kendi degerlerinin ustunlugunu cok rahatlikla ortaya koyarlarken, diger insanlarin da kendi degerlerine sahip cikmalarini gericilik ve tutuculuk olarak gösterirler.

Bu nedenle sömurgelerde "ilericiler" halkin degerlerini, gericilik ve tutuculuktan kacinmak icin benimsemez ve hatta ona karsi cikar. Cunku ilericinin kafasinda da sömurgenin geri kalmisliginin nedeni Bati degil, kendisidir. O nedenle de dönup kendi tarihi ve degerleriyle hesaplasir. Bu hesaplasmanin zemini ise ister istemez Batili degerlerin ustunlugudur.

Andre Siegfried Batili degerleri söyle aciklar: "...Avrupa'nin talihinin söz konusu oldugu su gunlerde, Bati medeniyetinden daha esasli bir tartisma konusu var midir bilmiyorum. 19. yuzyil bu medeniyetin, dunyayi daimi olarak yönetmek tekelini elinde bulundurduguna iman ediyordu. Fakat bugun biz, onun da, tehlikeyle karsilasabilecegini göruyoruz. Avrupa, beyaz irk, Bati medeniyeti!

"Bu uc terim, cok zamanlar, birbirinin yerine kullaniliyordu. Bati medeniyeti, esas olarak uc temel uzerine dayanir. Bunlardan birincisi, bir bilgi anlayisidir ki bize eski Yunanlilardan gelmistir. Ikincisi, bir birey tasarimidir ki, yine Yunanlilardan, fakat özellikle Incil'den gelmistir. Nihayet 18. yuzyil endustri gelismesinden dogmus bir uretim teknigi ki, insani, beyaz insani, muhakkak surette dunyaya egemen hale koymustur. Bu uc temel birlestigi zaman Bati medeniyeti vardir ve tamdir."12

II. SÖMURGE AYDINININ 'VATANI'

Sömurge aydinini anlamak, onu yaratan dunyayi anlamaktir. Bu dunya, bir yanda sömurgecinin, diger yanda sömurgenin yer aldigi bir dunyadir.

Sömurgeci ulkelerde sömurgeci aydinlar dunyaya kendi medeniyetini ihrac etmenin teorisini yaparlarken, sömurge ulkelerde sömurge aydinlari, sömurgecinin medeniyetini ithal etmenin teorisini yapar.

Fakat sömurgecilik, aydinlar arasindaki bir ithalat-ihracat iliskisi olarak algilanmamalidir. Sömurgenin sömurgelestirilmesi, sömurgenin toplumsal ve ekonomik yapisinin sömurgeci ulkeye bagimli kilinmasi yolu ile olur. Iste sömurge aydini bu bagimliligi ideolojik ve kulturel duzeyde mesrulastirmaya calisir.

Sömurgeciligin Evrimi

1500'lerde baslayan sömurgecilik, 1900'lere gelindiginde emperyalizme dönusmustur. Klasik sömurgecilik ile emperyalizm arasindaki toplumsal ve ekonomik yapi farkliligina karsin, her ikisinin de kökeninde yer alan bagimlilik iliskisinin niteligi degismemistir.13

Sömurgeciligin gelisen ve emperyalizme evrilen yapisinin aciga cikarilmasi, gunumuzde varolan "kuresel" sistemi anlamak acisindan da önemlidir.

Sömurgecilik, ilk asamasindan itibaren yerli ulkenin yabancilarin sömurusune acilmasidir. Ilk asamadan bugune, sömurge ulkelerin tum kaynaklari sömurgeciler tarafindan sömurulmektedir. Fakat her asamada sömurunun bicimleri degismektedir.

Ilk asamada sömurgecilik mutlak bir talan ile sömurgenin degerli madenlerinin dogrudan Avrupa'ya kacirilmasiydi. Sonraki asamada sömurgenin sadece degerli madenleriyle yetinmeyen sömurgeciler, bu ulkelerin topraklarina yerleserek, Avrupa'nin ihtiyac duydugu tarimsal uretimi buralarda ucuza urettirerek kendi ulkelerine göturmeye basladilar. Bu, sömurge ekonomisinin uretime gecirilmesi, ancak urunlerin Avrupa'ya göturulmesi idi. Bu uretim icin sömurgenin insan kaynaklari da birer uretim araci gibi kullanildi. Kölelestirilen yerliler sömurgecilerin topraklarinda ve madenlerinde zorla köle olarak calistirildilar.

Yani baslangic asamasinda sömurgeciler, sömurgenin maden kaynaklarini, topragini ve insan kaynaklarini hicbir karsilik ödemeden ele gecirdiler.

Sömurgeciligin "Incelmesi": Kompradorlasma

Ancak sömurgecilik bu "yaban" ve yabanci topraklarda sadece sömurgeci guclerin cabasi ile tutunamazdi. Yerlinin ezilmesine ve bastirilmasina ragmen bir turlu yok edilemeyisi ve ustelik sömurgeden daha iyi faydalanabilmek icin yerliye duyulan ihtiyac, sömurgeciligin incelmis bir bicime girmesine yol acti.

Sömurge ulkelerde, kendine yerli unsurlar arayan sömurgeciler bunlari bulmakta gecikmediler. Yerlilerin arasindan secilen ve yabanci sirketlerin sömurgedeki acenteligini ustlenen bir komprador kesim böylece dogdu.

Artik sömurgenin kaynaklari, sömurgeci ve onun acenteligini ustlenen kompradorun ortak cabasi ile sömuruluyordu. Sömurunun buyuk kismi metropole gönderilirken, acente de bu sömuruden bir pay aliyordu.

Sömurge ulkelerin ekonomik dokusunun daha ilk andan bugune komprador bir nitelik tasimasi bundandir. Nitekim yerlinin bagimsizlik talepleri bile bir sure sonra kompradorun bagimsizligi ve metropolle isbirliginden daha fazla pay almasi anlamina gelecekti.

Ekonomik Dokunun Uydulastirilmasi

Fakat sömurgeciligin yerli ulkede tutulmasinin sadece bu ticaret kanali ile olmasi mumkun degildi. O nedenle tuccarlar kadar komprador bir yönetici elit de sömurgeciler tarafindan yaratildi. Bu yönetici elit genelde sömurge valisi gibi calisiyor ve sömurgeciye mutlak itaat ediyordu. O da tipki tuccar gibi sömurgeci devletin yerli acentesi olmaktan öteye gidemiyordu.

Iste böylelikle, sömurge ulkelerin bugun dahi ekonomik dokusunda cok belirgin olan oligarsik iktidar yapisi dogdu. Metropole bagimli ekonomik birimlerde sömurulen isci ve köylu kesimlerin emekleri, oligarsi tarafindan metropole aktarilmaktadir.

Ancak bunun gerceklesmesi icin son derece önemli bir asama, yerli ulkenin ekonomik yapisinin tam anlamiyla uydu olmasidir. Uydulasmamis ekonominin bagimsiz gelisme yolu tutmasi olanagi oldugundan, bu yolun kapatilmasi sömurgecilik acisindan belirleyicidir.

Bu ise yerli ekonomik yapinin yikilmasi ile mumkun oldugundan sömurgeci ile karsilasana kadar gelismis ekonomik yapi yikilir. Bu, gelisme yolunda olan yerli sanayinin yikilmasidir. Yerli sanayinin yikilmasindan sonra uydulugun disinda bir yol kalmaz geriye.

Kendi sanayisini gelistirme cabalarinin karsisina serbest ticaretin herkese kazandiracagi slogani ile cikilir. Bunun kabul ettirilmesi sömurgeci ulkenin surekli gelisen ve derinlesen ekonomik olanak ve yapisinin tam tersine, sömurge ulkede mutlak bir ekonomik kisirlik ve bagimlilik yaratir. Az sey ureten ve az pazarlik sansi olan sömurge, bir sure sonra metropolun istediklerini ureten bir uydu halini alir. Ondan sonra bu ekonominin bir daha kendi rotasina girme sansi da kalmaz.14

Sömurge Aydininin Ekonomik Yapidaki Yeri

Sömurgelestirme operasyonu tek bir amaca hizmet eden iki ayak uzerinde yurur. Ekonomik ve kulturel acentalastirmanin, kompradorlastirmanin amaci, ulusalligin tasfiyesidir. Bunun icin iki ajan kuvvet birlikte calisir. Biri sermaye, digeri aydinlardir. Komprador burjuvazi ekonomik uydulasmayi, komprador aydin ise kulturel uydulasmayi saglar.

Dolayisiyla sömurge aydinini yaratan ve sömurgecinin ona ihtiyac duymasini saglayan toplumsal ve ekonomik doku önem kazanmaktadir.

Sömurge aydini, ancak komprador bir toplum yapisinda islevli olabilir. Bu islev uydulasan ekonominin kompradorlasmasinin toplumsal yapida halk tepkisine yol acmamasi icin kulturel önlemler almaktir. Yani komprador ekonominin kulturel zeminini yaratarak halkin bu zemin icinde tepkisiz kalmasini saglamak.

Ancak komprador burjuva-aydin ittifakinin toplumsal dokudaki gucu ve bunun oligarsik bir baski mekanizmasiyla zorla ayakta tutulmasi, ulusalligin tum anlamlariyla yok edilmesine yol acar.

Komprador aydin ve burjuvazinin ulusal etiketi, ulusun olanaginin ve anlaminin belirsizlesmesine neden olur. Ulusal atilimlarin önune engel olur. Kisacasi kompradorun ellerinde kalan sömurgeden bir vatan, halktan da bir ulus cikarma imkani kalmaz. Bu, kompradorlugu yaratan uydu yapi kökten yikilmadikca da böyle kalacaktir. 500 yillik sömurgecilik-emperyalizm tarihi tam da bunu ispatlamaktadir