Ucuncu Mesrutiyet ve
Aydinlari
1. SÖMURGE AYDININI YARATAN DUNYA
Avrupali korsanlar Amerika kitasina ayak basana kadar bugunkunden
farkli bir dunya vardi. O cagin insanlarinin dusunceleri de elbet
bugunkunden cok daha farkliydi.
O zamanin dunyasinda savaslar birbirini izlerdi; bir uygarlik
yukselir sonra yerini yenisine birakirdi. Kâh Afrikalilar kuzeye
ve Avrupa'ya yayilir ve oralarda kendi uygarliklarini
yerlestirir, kâh Iskender'in ordulari Hindistan iclerine kadar
girer, kâh Cengiz Han'in ordulari Anadolu'ya dayanirdi.
Tum bu savaslara karsin o zamana kadar hicbir uygarlik
kendisinden baska uygarlik olmadigini ve olamayacagini iddia
etmiyordu. Yeryuzunde bunu ilk iddia edenler Avrupalilar oldu.
Ancak Avrupalilar sadece inkârla da kalmadilar. Inkâr, sadece
baslangicti. Diger uluslarin ve uygarliklarin aklina gelmeyen cok
sey hep Avrupali'nin aklina gelecekti.
Domuzlar Medeniyeti'nin Hakimiyeti
Amerika kitasina Avrupalilar ayak bastiginda karsilarina cikan
insanlarin insan olmadigini dusunduler. Sadece derileri ve
dilleri degildi kendilerininkine benzemeyen. Öyle olsa belki
Avrupali biraz daha makul bir degerlendirme yapabilirdi bu
insanlar icin.
Ancak bu yerlilerin tum deger yargilari farkliydi. Onca zenginlik
icinde oturup da bu zenginligi mulkune gecirmeyi akil etmeyen bu
insanlara insan demenin pek akla yatkin olmayacagini dusunmus
olacaklardi ki onlara sadece "yerli" dediler.
Avrupalilara göre yerliler insan olamazdi, cunku insan olmak
icin gereken ilk gudu bunlarda yoktu: sahip olmak, mulk edinmek.
Onca altin ve gumus icinde yuzmelerine karsin bu altin ve gumusu
özel servetleri yapmak akillarina gelmiyordu. Demek ki bunlarda
insanda olan bazi özellikler yoktu.
Yerliler de bu Avrupalilari anlayamamislardi; sadece renkleri ve
dilleri degildi farkli olan; bu insanlar "ac domuzlar gibi
saldiriyorlardi altina". Oysa doga ve nimetleri herkesin
ortak kullanimindaydi zaten, domuzlugun alemi neydi ki?
Beyazlarin bu farkli deger yargilarini bir kizilderili metni
söyle anlatmaktadir: "Ispanyollar adeta buyulenmislerdi.
Tipki maymunlar gibi durup durup oksayarak elleriyle
tartiyorlardi altini. Buyuk sevinclerini gösteren taskin
hareketlerle oturup kalkiyorlardi. Yurekleri genclesmis ve
isimisti sanki. Delice arzu ettikleri sey besbelli ki buydu. Ac
domuzlar gibi saldiriyorlardi altina."1
Iste bizim bugun yasadigimiz dram o gun basladi: Domuzlarin
medeniligi, yerlilerin medeniyetsizligi o zaman tescillendi. O
gun bugun domuzlar medeniyetinin hakimiyeti altinda nasil olup da
hâlâ insanlasamadigimizi kendi kendimize sorup duruyoruz.
500 Yillik Paradigma: Bati Medeniyetinin Ustunlugu
Din
Batili, kendi dininin ustunlugune kesinlikle emindir. Amerika ve
Afrika kitasini talan etmeye gittiginde yaninda Incil vardir.
Galeano, Batilinin yerli dinine bakisini söyle anlatir:
"Seytanin ucsuz bucaksiz imparatorlugu idi Amerika
Ispanyollarin gözunde; dinsel kurtulusa ermesi olanaksiz ya da
en azindan supheliydi. Ayrica fetihci birliklerin
Kizilderililerin 'sapkinligina' duyduklari bagnazca öfke ile
Yeni Dunya hazinelerine duyduklari tutkulu istek, birbirine
karismaktaydi"2
Batinin dini vardir, yerlinin ise zenginligi. Sömurgelestirmenin
sonunda tam tersi olacaktir: Batilinin zenginligi, yerlinin dini.
Tum Latin Amerika kitasi Batililar tarafindan
Hiristiyanlastirilmistir. Ayni operasyon daha sonra Afrika
kitasinda da uygulandi. Doguyla karsilasma ise zaten bir Hacli
Seferi'dir.
Batinin kendi dinini yaymasi icin tek cabasi savaslari ve
katliamlari olmadi. Ayni zamanda dogrudan din ihraci isiyle de
ugrasti. Hiristiyan misyonerler dunyanin dört bir yanina,
yerlilere din degistirip Hiristiyanlastirma misyonuyla gittiler.
Daha sonra bu misyonerlerin hazirladigi zeminde misyoner okullari
acildi.
Hicbir dinin bu kadar kapsamli ve yikici bir "dine
davet" tarihi yok yeryuzunde. Ama buna ragmen bugun bile tum
dinlerin geriligi ve Hiristiyanligin insani degerleri sorgusuz
kabul edilir.
Meksika'yi isgal eden korsanlardan Castillo Hiristiyan dininin
dunya seferinin nedenini cok iyi aciklar: "Tanri'ya ve
hukumdarimiza hizmet icin geldik buraya. Ama ayni zamanda
buradaki zenginlikler icin de geldik."3
Dil
Batilinin kendi ustunlugune olan inancinin kökeninde ayni
zamanda kendi dilinin ustunlugune olan inanci vardir. Batili
yerlilerin dilini ilkel, kendi dilini ise gelismis bulur. Ancak
bu gelismisligin "bilimsel" ispatina da girisecektir.
18. yuzyil, Avrupali dilbilimcilerinin bu yöndeki cabalariyla
filolojinin kuruldugu dönemdir.
Friedrich Schlegel'e göre diller ikiye ayrilir: "Soylu
diller, yani cekimli diller ve pek o kadar mukemmel olmayan
cekimsiz diller. Cekimli dillerin 'uhrevi' bir kökeni vardir
Digerleri ise 'hayvansal' kökenliydi. Hint kökenli dillerin
cekimi sayesinde acik ve nufuz edici zihin ya da yuksek ve
evrensel bir dusunce olabilirdi."4
Böylelikle Hint-Avrupa dilleri bilim dili, sanat dili olur. O,
evrensel dildir. Yerli diller ise folklorik bir öge olarak
kalir.
1800'lerin sonlarina dogru ise August Schleicher, ayriskan
Cince'den bitisken Turan dillerine dogru gelisen ve cekimli Sami
ve Hint Avrupa dillerinde zirvesine ulasan bir evrim hiyerarsisi
öngörur.
Ona göre "Sinizm (Cin) tarihteki en ilkel asama idi; onun
ardindan Turanizm, sonra da Hamizm (Misir) geliyordu. Bunu Tufan
ve gercek tarihin baslangici izliyordu. Gercek tarih ise Samiler
ile Indo-Germenler arasindaki diyalektik iliskiden
ibaretti."5
Böylece Bati, kendi dilinin tanrisalligi ve ustunlugu ile, kendi
ustunlugunu insa ediyordu.
Renk
Filolojinin yaninda Batinin imdadina ikinci bir bilim dali
yetisti: Antropoloji.
Bati, renginden yola cikarak ustunlugunu ispat etmek icin insan
turunu ve irkini incelemeye koyuldu. Tum bilimsel incelemelerinde
oldugu gibi bunda da kendisinin ustunlugu ortaya cikiyordu. Sanki
tanri, bilimi, Batilinin ustunlugunu ispat etmek icin yaratmisti!
Beyaz Avrupali icin Amerikali kizilderili, Afrikali kara derili,
Asyali sari derilidir. Ve tum bu derilerin altinda hayvanlik
yatmaktadir. Kizilderililer tarihten silindigi icin onlar cok
dikkate alinmiyordu. Aydinlanmacilara göre en altta kara deri,
onun ustunde sari deri, en ustte de kendisi; yani beyaz deri
vardi.
Antropolog Gobineau, sari irki söyle tanimlar: "Cok az
fiziksel gucleri vardir ve uyusukluga egilimlidirler. Istekleri
aptalca, iradeleri gucsuz ve dikkafalidirlar... Herseyde
bayagiliga egilimlidirler. Fazla yuce veya derin olmayan seyleri
kolayca anlayabilirler... Sari insanlar sözcugun en dar
anlamiyla pratik insanlardir. Teorileri duslemezler, onlardan
zevk almazlar. Cok az icat yaparlar ama kullanabilecekleri
seyleri kabul edip deger verme yetenegine sahiptirler."6
Siyah irk ise, "en asagidadir ve merdivenin dibinde bulunur.
En ilkel bicimdeki hayvanca karakteri, ana rahmine dustugu andan
itibaren onun kaderi uzerinde etkili olur. Hep en sinirli
entelektuel alanlarda kalir. Dusunme yetenegi orta duzeyde
olmasina veya hic olmamasina karsilik, isteklerinde ve
dolayisiyla iradesinde korkunc bir yogunluk vardir. Duyumlarinin
cogu öteki iki irk icin bilinmeyecek bir gucte gelismistir: En
basta da tat ve koku. Onun asagiliginin en carpici belirtisi,
iste tam da bu hirsli duyumlarinda bulunmaktadir."7
Birey Dedigin Bireyci Olur!
Tum bu tanrisal degerlerin zemini ise sahip olma gudusudur. Bu,
hayvanlarda olmayan, insana ait bir özelliktir. Tanri, insani
birey olarak yaratmistir. Birey dedigin de bireyci olur! Bireyci
olmayan hayvandir.
Aydinlanma dusunurlerinden Locke icin "Hiristiyan
Avrupalilarin kâfir Afrikalilara ve Amerikalilara karsi
saldirilari 'hakli savas' olarak niteleniyordu; cunku saldiriya
ugrayanlar mulklerini degil, 'bos araziyi' savunuyordu.
Afrikalilarin ve Amerikalilarin tarim yapmadigi gibi tuhaf, fakat
ise yarar bir inanci vardi. Toprak uzerinde sahip olmanin tek
yolu ekip bicmekten geciyordu. Genel sema, Afrikalilarin
Avrupalilar tarafindan kölelestirilmelerine izin veriyordu.
Dahasi, bizatihi cok sayida Afrikali kölenin bulunmasi, onlarin
Aristotelesci anlamda 'dogal köle' olduklari inancina kapiyi
aciyordu."8
Batinin, bugun Aydinlanma diye tum dunyaya kabul ettirdigi insani
degerler iste bunlardir. Batinin dini, dili, cinsi uludur! O
Allahin sevgili kuludur ve Allahin emirlerini tum dunyaya
yaymaktadir.
Aydinlanmanin unlu romancisi Goethe, Faust'unda iste tam da
"insani ve medeni" Batiliyi anlatir. Faust, tum
insanliga "medeniyet" göturen biridir. Ancak
medeniyetin önune cikan tum engellere karsi acimasiz olmak
zorundadir.
Faust'un tarim arazisi yapmak icin karsisina cikan arazideki
kari-kocayi, topraga sahip olmak icin gözunu kirpmadan
öldurmesi bundandir. Mulk, insan icindir. Mulkun önundeki
engeller de, insan icin ortadan kaldirilir.
Bu nedenle de Batinin tum cinayetlerinin arkasinda insani amaclar
vardir. Kizilderililerin ortadan kaldirilmasinin nedeni de budur.
Sonucta, mulke acilan tum topraklar tum insanliga hayir
getirmektedir!9
"Evet Ben Ilkelim" Diyen Sömurge Aydini
Iste sömurge aydini dedigimiz turun ortaya cikisi ancak böyle
bir dunyada mumkun olmustur. Sömurgeciler sömurgelestirdikleri
ulkeye insanlik göturmeye basladiginda domuzlugun disinda baska
yöntemlerle de bu operasyonu yurutmustur.
1500'lerde baslayan ve gunumuze kadar devam eden bu surecin
belirleyici ideolojik cercevesi ise yine Avrupa'da
teorilestirilmistir. Bugun tum dunyanin Aydinlanma olarak kabul
ettigi devre iste bu sömurgelestirmenin en vahsi dönemidir. Bu
vahsetin insani kilinmasinin cercevesi ise Aydinlanma
dusunurlerinin irkci teorileriyle mumkun olmustur.
Aydinlanma dusunurleri Batiliyi kutsamanin "bilimsel"
ve "insani" teorisini yapmislar ve tum dunyaya da bunu
gercek olarak kabul ettirmislerdir. Bugun tum dunyanin
"medeniyet" referansi iste bu Aydinlanma degerleridir.
Aydinlanma, yeryuzundeki tek medeniyetin Bati medeniyeti
oldugunu, bunun disinda kalan dunyanin ilkel oldugunu öne surer.
Aydinlanmanin unlu filozofu John Locke'a göre: "sanirim, ne
insan sözcugunun tanimlarindan herhangi biri, ne de bu turden
hayvan betimlemeleri, genel kabul görmesi bir yana, dusunceli ve
arastirmaci bir kisiyi tatmin edecek kadar mukemmel
degildir"10 Yani bu yerlinin insan olduguna tatmin olmamiz
icin yeterli neden yok!
Ancak ilkellere de medeni olma yolu aciktir. Batili degerleri
benimserlerse onlar da medeni olacaklardir!
Iste yerli halka yapilan bu cagriya "evet ben ilkelim, sizin
degerleriniz ustun ve o nedenle ben bundan sonra sizin
degerlerinizi benimseyecegim. Bunun icin sizin dininizi ve
dilinizi kabul ediyorum. Ve bu degerlerin kendi ilkel ulkemde de
kabul edilmesi icin calisacagim. Benim misyonum budur" diyen
adamdir sömurge aydini!
Aydinlanmanin Acentesi Sömurge Aydini
Sömurge aydini Aydinlanmanin bu insani degerlerine iman etmis
insandir. Onun amaci, yerli halki, yani kendi öz halkini,
sömurgelesmenin ve degersizlesmenin mecburiyetine ikna etmektir.
Komprador aydin, Aydinlanma degerlerinin ihracatcisidir.
Albertini bu ihracat-ithalat iliskisini ortaya koyar:
"Sömurucu, yerli halkin, metropoldeki sömurgeci halka
benzemesi amaciyla, eski anlayis ve kuruluslara, yeni bir bicim
vermeye calisir. Ama yerlileri, asagi bir duzeyde tutarak, tam
bir benzerlikten, kesinlikle kacinir. Bu politika, iki temel
irkci dusunce uzerine kurulmustur; bu dusuncelere göre 1-Hicbir
insan icin, bir Avrupaliya benzemekten daha guzel bir sey
olamayacagi icin, Afrika, Asya ve Latin Amerika halkina, Bati
uygarligi aktarilmalidir. 2-Hicbir uygarlik, Avrupa uygarligindan
ustun degildir. Bu arada yerlinin daima asagilik bir varlik
olduguna, hicbir zaman duzelemeyecegine inanilmaktadir.
"Ekonomik ve politik egemenligin ötesinde sömurgecilik,
Ucuncu Dunya halkinin kisiligini derinlemesine hedef alan, genis
bir beyin yikama kalkisimi olmaktadir. Sömurgelesmis ulke,
sömurgeciyi taklit etmesine inandirilmak istenmektedir. Sömurge
halkinin, sanati, felsefesi, dini inkâr edilmekte, giderek bu
halkin kisiligi yok edilmektedir. Endustri uygarligi, az gelismis
ulkelere, kendi deger ve karsit degerlerini de
aktarmaktadir."11
"Ilericinin" Batili Degerleri Benimsemesi
Bati; diniyle, diliyle, rengiyle Batidir. Ama tum bunlarin
altinda da tum dunyayi sömurme hakki bulunmaktadir. Aslinda daha
dogru ifadeyle Bati, kendisinde dunyayi sömurme hakki görur
cunku onun dini, dili, rengi digerlerinden ustundur.
Batilinin dunyayi talana basladigi 500 yillik tarih bu ustunlugun
ispatlanmasi icin girisilen bilimsel cabalarla doludur. Ancak bu
cabalar bugun o kadar basarili olmustur ki, Batililarin kendi
kendilerine ispatladiklari Batilinin ustun yaradilisi, bilimsel
bir gercekmis gibi tum insanlarca kabul edilmektedir.
Ancak Batilinin burada önemli bir kurnazligi vardir. Kendi
degerlerinin ustunlugunu cok rahatlikla ortaya koyarlarken, diger
insanlarin da kendi degerlerine sahip cikmalarini gericilik ve
tutuculuk olarak gösterirler.
Bu nedenle sömurgelerde "ilericiler" halkin
degerlerini, gericilik ve tutuculuktan kacinmak icin benimsemez
ve hatta ona karsi cikar. Cunku ilericinin kafasinda da
sömurgenin geri kalmisliginin nedeni Bati degil, kendisidir. O
nedenle de dönup kendi tarihi ve degerleriyle hesaplasir. Bu
hesaplasmanin zemini ise ister istemez Batili degerlerin
ustunlugudur.
Andre Siegfried Batili degerleri söyle aciklar:
"...Avrupa'nin talihinin söz konusu oldugu su gunlerde,
Bati medeniyetinden daha esasli bir tartisma konusu var midir
bilmiyorum. 19. yuzyil bu medeniyetin, dunyayi daimi olarak
yönetmek tekelini elinde bulundurduguna iman ediyordu. Fakat
bugun biz, onun da, tehlikeyle karsilasabilecegini göruyoruz.
Avrupa, beyaz irk, Bati medeniyeti!
"Bu uc terim, cok zamanlar, birbirinin yerine
kullaniliyordu. Bati medeniyeti, esas olarak uc temel uzerine
dayanir. Bunlardan birincisi, bir bilgi anlayisidir ki bize eski
Yunanlilardan gelmistir. Ikincisi, bir birey tasarimidir ki, yine
Yunanlilardan, fakat özellikle Incil'den gelmistir. Nihayet 18.
yuzyil endustri gelismesinden dogmus bir uretim teknigi ki,
insani, beyaz insani, muhakkak surette dunyaya egemen hale
koymustur. Bu uc temel birlestigi zaman Bati medeniyeti vardir ve
tamdir."12
II. SÖMURGE AYDINININ 'VATANI'
Sömurge aydinini anlamak, onu yaratan dunyayi anlamaktir. Bu
dunya, bir yanda sömurgecinin, diger yanda sömurgenin yer
aldigi bir dunyadir.
Sömurgeci ulkelerde sömurgeci aydinlar dunyaya kendi
medeniyetini ihrac etmenin teorisini yaparlarken, sömurge
ulkelerde sömurge aydinlari, sömurgecinin medeniyetini ithal
etmenin teorisini yapar.
Fakat sömurgecilik, aydinlar arasindaki bir ithalat-ihracat
iliskisi olarak algilanmamalidir. Sömurgenin
sömurgelestirilmesi, sömurgenin toplumsal ve ekonomik yapisinin
sömurgeci ulkeye bagimli kilinmasi yolu ile olur. Iste sömurge
aydini bu bagimliligi ideolojik ve kulturel duzeyde
mesrulastirmaya calisir.
Sömurgeciligin Evrimi
1500'lerde baslayan sömurgecilik, 1900'lere gelindiginde
emperyalizme dönusmustur. Klasik sömurgecilik ile emperyalizm
arasindaki toplumsal ve ekonomik yapi farkliligina karsin, her
ikisinin de kökeninde yer alan bagimlilik iliskisinin niteligi
degismemistir.13
Sömurgeciligin gelisen ve emperyalizme evrilen yapisinin aciga
cikarilmasi, gunumuzde varolan "kuresel" sistemi
anlamak acisindan da önemlidir.
Sömurgecilik, ilk asamasindan itibaren yerli ulkenin
yabancilarin sömurusune acilmasidir. Ilk asamadan bugune,
sömurge ulkelerin tum kaynaklari sömurgeciler tarafindan
sömurulmektedir. Fakat her asamada sömurunun bicimleri
degismektedir.
Ilk asamada sömurgecilik mutlak bir talan ile sömurgenin
degerli madenlerinin dogrudan Avrupa'ya kacirilmasiydi. Sonraki
asamada sömurgenin sadece degerli madenleriyle yetinmeyen
sömurgeciler, bu ulkelerin topraklarina yerleserek, Avrupa'nin
ihtiyac duydugu tarimsal uretimi buralarda ucuza urettirerek
kendi ulkelerine göturmeye basladilar. Bu, sömurge ekonomisinin
uretime gecirilmesi, ancak urunlerin Avrupa'ya göturulmesi idi.
Bu uretim icin sömurgenin insan kaynaklari da birer uretim araci
gibi kullanildi. Kölelestirilen yerliler sömurgecilerin
topraklarinda ve madenlerinde zorla köle olarak calistirildilar.
Yani baslangic asamasinda sömurgeciler, sömurgenin maden
kaynaklarini, topragini ve insan kaynaklarini hicbir karsilik
ödemeden ele gecirdiler.
Sömurgeciligin "Incelmesi": Kompradorlasma
Ancak sömurgecilik bu "yaban" ve yabanci topraklarda
sadece sömurgeci guclerin cabasi ile tutunamazdi. Yerlinin
ezilmesine ve bastirilmasina ragmen bir turlu yok edilemeyisi ve
ustelik sömurgeden daha iyi faydalanabilmek icin yerliye duyulan
ihtiyac, sömurgeciligin incelmis bir bicime girmesine yol acti.
Sömurge ulkelerde, kendine yerli unsurlar arayan sömurgeciler
bunlari bulmakta gecikmediler. Yerlilerin arasindan secilen ve
yabanci sirketlerin sömurgedeki acenteligini ustlenen bir
komprador kesim böylece dogdu.
Artik sömurgenin kaynaklari, sömurgeci ve onun acenteligini
ustlenen kompradorun ortak cabasi ile sömuruluyordu. Sömurunun
buyuk kismi metropole gönderilirken, acente de bu sömuruden bir
pay aliyordu.
Sömurge ulkelerin ekonomik dokusunun daha ilk andan bugune
komprador bir nitelik tasimasi bundandir. Nitekim yerlinin
bagimsizlik talepleri bile bir sure sonra kompradorun
bagimsizligi ve metropolle isbirliginden daha fazla pay almasi
anlamina gelecekti.
Ekonomik Dokunun Uydulastirilmasi
Fakat sömurgeciligin yerli ulkede tutulmasinin sadece bu ticaret
kanali ile olmasi mumkun degildi. O nedenle tuccarlar kadar
komprador bir yönetici elit de sömurgeciler tarafindan
yaratildi. Bu yönetici elit genelde sömurge valisi gibi
calisiyor ve sömurgeciye mutlak itaat ediyordu. O da tipki
tuccar gibi sömurgeci devletin yerli acentesi olmaktan öteye
gidemiyordu.
Iste böylelikle, sömurge ulkelerin bugun dahi ekonomik
dokusunda cok belirgin olan oligarsik iktidar yapisi dogdu.
Metropole bagimli ekonomik birimlerde sömurulen isci ve köylu
kesimlerin emekleri, oligarsi tarafindan metropole
aktarilmaktadir.
Ancak bunun gerceklesmesi icin son derece önemli bir asama,
yerli ulkenin ekonomik yapisinin tam anlamiyla uydu olmasidir.
Uydulasmamis ekonominin bagimsiz gelisme yolu tutmasi olanagi
oldugundan, bu yolun kapatilmasi sömurgecilik acisindan
belirleyicidir.
Bu ise yerli ekonomik yapinin yikilmasi ile mumkun oldugundan
sömurgeci ile karsilasana kadar gelismis ekonomik yapi yikilir.
Bu, gelisme yolunda olan yerli sanayinin yikilmasidir. Yerli
sanayinin yikilmasindan sonra uydulugun disinda bir yol kalmaz
geriye.
Kendi sanayisini gelistirme cabalarinin karsisina serbest
ticaretin herkese kazandiracagi slogani ile cikilir. Bunun kabul
ettirilmesi sömurgeci ulkenin surekli gelisen ve derinlesen
ekonomik olanak ve yapisinin tam tersine, sömurge ulkede mutlak
bir ekonomik kisirlik ve bagimlilik yaratir. Az sey ureten ve az
pazarlik sansi olan sömurge, bir sure sonra metropolun
istediklerini ureten bir uydu halini alir. Ondan sonra bu
ekonominin bir daha kendi rotasina girme sansi da kalmaz.14
Sömurge Aydininin Ekonomik Yapidaki Yeri
Sömurgelestirme operasyonu tek bir amaca hizmet eden iki ayak
uzerinde yurur. Ekonomik ve kulturel acentalastirmanin,
kompradorlastirmanin amaci, ulusalligin tasfiyesidir. Bunun icin
iki ajan kuvvet birlikte calisir. Biri sermaye, digeri
aydinlardir. Komprador burjuvazi ekonomik uydulasmayi, komprador
aydin ise kulturel uydulasmayi saglar.
Dolayisiyla sömurge aydinini yaratan ve sömurgecinin ona
ihtiyac duymasini saglayan toplumsal ve ekonomik doku önem
kazanmaktadir.
Sömurge aydini, ancak komprador bir toplum yapisinda islevli
olabilir. Bu islev uydulasan ekonominin kompradorlasmasinin
toplumsal yapida halk tepkisine yol acmamasi icin kulturel
önlemler almaktir. Yani komprador ekonominin kulturel zeminini
yaratarak halkin bu zemin icinde tepkisiz kalmasini saglamak.
Ancak komprador burjuva-aydin ittifakinin toplumsal dokudaki gucu
ve bunun oligarsik bir baski mekanizmasiyla zorla ayakta
tutulmasi, ulusalligin tum anlamlariyla yok edilmesine yol acar.
Komprador aydin ve burjuvazinin ulusal etiketi, ulusun olanaginin
ve anlaminin belirsizlesmesine neden olur. Ulusal atilimlarin
önune engel olur. Kisacasi kompradorun ellerinde kalan
sömurgeden bir vatan, halktan da bir ulus cikarma imkani kalmaz.
Bu, kompradorlugu yaratan uydu yapi kökten yikilmadikca da
böyle kalacaktir. 500 yillik sömurgecilik-emperyalizm tarihi
tam da bunu ispatlamaktadir