SELİM İÇİN YAŞANMIŞ Bİ ŞİİR

 

Fifth Avenue.

Dünyanın en ünlü caddelerinden biri...

Pejmürde bir halde yürüyorum; gri,kirli bir kazak,kirli eşofman

altı ve eskimiş botlarım.

 

Çok büyük bir elmas dükkanının önünde durdum.Devasa bir

dükkandı;tavanın yerden yüksekliği 30 metre.

Bilezikler,kolyeler,gerdanlıklar,yüzükler...

Elmastılar..Parıl parıl parlıyorlardı.

Kavuşmak isteyip de kavuşamadığınız ne varsa sanki onların

içindeydi.

Çiğ olan herşey ve sihir.

Aç bir sefilin yemeği seyredişi gibi seyrettim.

En sevdiğim kitabı okur gibi seyrettim.

Sonra daldım içeri.

 

Sanki o dükkana girmeden önce kapısını çalmam gerekiyormuş

gibi bir duyguya kapıldım.

Çaldım kapıyı.Tak tak tak...

Kapıya vurduğum parmağımı sadece ben ve güvenlik görevlisi

işittik.

İşkillendi güvenlik görevlisi.

Umursamadım ve girdim.

 

Çok aydınlıktı içerisi;onlar herşeyinizi görebilecek kadar

 aydınlık.

Annem,Tanrım ve balığım hakkında herşeyi biliyorlardı,bu aydınlıkta birşey saklayabilmem çok güçtü.

Ellerimle hayalarımı örttüm.

 

Bir adam karşıladı beni

‘Hoşgeldiniz efendim,size yardımcı olmamı diler misiniz?’ dedi.

İri bir adamdı.

Kol düğmeleri ve gravat iğnesi elmastı.

İngilizceyi İngiliz aksanıyla ve kusursuz konuşuyordu.

’Ben bir yüzük arıyorum,yakında nişanlanacağım ve iyi bir yüzük olmalı;büyük bir elmasın altında ince bir halka’ dedim.

‘Merak etmeyin efendim,lütfen size beğeniniz ayarında ve onun üzerinde şeyler göstermeme izin verin’ dedi kırıtarak.

Ve tezgahına götürdü beni.

Büyük ve tek kişilik bir deri koltuğa oturttu.

Karşıma geçti ve sergisini açtı önüme.

‘Beğendiğinizi bana gösterin, ben size o yüzük hakkında daha ayrıntılı bilgi vereceğim efendim.’

Ortada büyük bir taş,iki yanında giderek küçülen taşlardan oluşan elmas bir yüzük seçtim.

‘Bu fena değil’ dedim. ‘Anlat.’

‘Efendim bu seçtiğiniz yüzükteki elmaslar en kaliteli elmastır.Güney Afrika’da yapılmıştır ve elle yontulmuşlardır.Dikkatlice ışığa tutarsanız elmasın içinde ışığın kaç parçaya ayrıldığını görebilirsiniz.Bu,elmasın kalitesini gösterir.Ayrıca size kalite belgesini de gösterebilirim.’

‘Sana güveniyorum’ dedim. ‘Ne kadar?’

‘Altıbin dolar efendim’.

‘Hımm’ dedim.

Sessizlik.

‘Afedersiniz efendim’ dedi.‘Nerelisiniz?’

‘Türkiye,İstanbul.’

‘Oh! Benim büyük babam Türkiye’de doğmuş,neresiydi?... Kilets,heralde Anatolia yakınlarında.’

‘Anlamadım.Neresi?’ dedim.

‘Durun harita getireyim,bu benim için çok önemli.’

Tezgahtar çok heyecanlanmıştı.

Haritayı getirmeye gitti.

Sanki dedesinin doğduğu yeri öğrenmesi bana elması satmasından önemliydi.

Bir çırpıda gitti ve geldi.

Elimde altıbin dolarlık elmasla onu bekledim.

 

‘Bakın burası Türkiye,işte Türkiye’nin doğusu ve işte büyük babamın doğduğu yer.’

‘Kilis!’ diye bağırdım.‘Senin dede Kilis’de doğmuş.’

‘Oh yeah?!’ dedi.‘Kilis!.. Kilis!..’ diye bağırdı.

Elimi sıktı iki eliyle.

Elması melması unuttu.

Yüzüne kan doldu,kekeledi,sesi titredi...‘Kilis! Kilis!’ dedi.

‘Önümüzdeki yaz oraya gideceğim ama Arapça bilmiyorum,problem olur mu?’

‘Kilis’de Arapça değil Türkçe ve Kürtçe konuşulur ve problem olmaz,insanlar kendi koşullarında nazik ve yardım sevedirler,paylaşırlar,git’ dedim.

‘Bir kahve içmeye ne dersin’dedi.

‘Aynı zamanda içki olan bir yer seçersen sevinirim ve bir duble Chivas Regal alırım.’

‘Memnuniyetle’ dedi. ‘Ben ödeyeceğim.’

 

Kapıdan çıkarken güvenlik görevlisi açtı kapıyı ve ‘İyi geceler efendim’ dedi eğilerek,profesyonelce.

‘İyi geceler kardeş’ dedim sonuna dek açılmış kapıdan satıcıyla birlikte çıkarken.

 

 

Devam Et                     ©Webmaster Tuncer MANKIR Or Lavaraci